10 Ocak 1961 günü çalışan gazeteciler, İstanbul Vilayeti önünde dokuz gazete patronunun yayını durdurma kararına itiraz için yürüdüler. O günden sonra her 10 Ocak gününü "Çalışan Gazeteciler Günü" olarak kutluyoruz. Aynı yılın 17 Eylülü’nde de büyük bir demokrasi ayıbını işlendi. Dokuz ay, bir hafta sonra, 17Eylül 1961 Pazar günü Başbakan Adnan Menderesi idam ettik. 1962 yılında da Atatürk’ün 1924 tarihli Anayasasını çöpe atıp, 27 Mayıs 1960 darbesini yapanların yaptırdığı Anayasa yürürlüğe girdi... Artık yeni bir Türkiye vardı... Demokrasi anlayışımız bile değişmiş idi. 27 Mayıs 1960 darbesini 20 yıl, 12 Eylül 1980 yılına kadar da okullarda ve devlet dairelerinde "Demokrasi Bayramı" olarak kutladık. Her şey 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra olmuş idi. 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra, 12 mart 1971, daha sonra 12 Eylül 1980 darbelerini yaşadık. Nelerin olduğunu hâlâ anlamıyorduk. Bu ortamda 28 Şubat 1997 post modern darbesi ile karşılaştık. Uyanmaya ve darbe düğmelerini kimlerin bastığını anlamaya ancak başlamıştık. Darbeleri yapanlar son olarak da 15 Temmuz 2016 günü tekrar darbe girişiminde bulundular. Bu kez evdeki hesap çarşıya uymamış idi. En sonunda tüm darbelerin arkasında ABD'nin olduğunu, anlamıştık. ABD, demokrat bir ülke değildi. ABD lobikrat bir ülke idi. ABD'yi lobiler yönetiyordu. ABD'de en güçlü lobiler de Yahudi, Ermeni ve Rum lobileri idi. Bu üç lobinin Türkiye Cumhuriyeti üzerinde gizli emelleri vardı. Bu üç lobinin Türkiye Cumhuriyeti içinde uzantıları da vardı. Yaşanan tam bir batakçı kumarı idi. 10 Ocak günü Çalışan Gazeteciler Günü... Ancak Türk gazetecileri 27 Mayıs 1960’dan beri Türkiye Cumhuriyeti üzerinde oynanan karanlık oyunu Türk halkına anlatma, onları aydınlatma görevini yapıyor mu? Tüm darbeleri İstanbul basını destekledi, hattâ teşvik etti. Çünkü altın bir kural vardı. O da "Basını kontrol altına anlamıyorsan, yaptığın hiç bir işin değeri yoktur" idi. İşin püf noktası da burada idi. Gününüze gelirsek… Maalesef Türk basını dünyada dönen dolapları ıskalayarak, içeride "Senin partin şöyle, benim partim böyle" demenin ötesine geçemiyorlar. Bugün gazete köşelerinde yazı yazan birçok gazeteci arkadaşım bila bedel yazı yazarken, bazı yazar arkadaşlarımız da malı hamuru ile götürüyorlar. İşin acı yanı da, bu arkadaşlarımız "Eşitlik, Kardeşlik, Özgürlük ve Adalet kelimelerini" ağızlarında hiç düşürmüyorlar .. "Emek kutsaldır" denir iken, düşünsel emek maalesef ıskalanıyor... 10 Ocak Çalışan Gazeteciler gününüz kutlu olsun…